Veri Merkezinden Bilgi Fabrikasına

Eskiden ne rüyalarda ne kabuslarda olurdum ben. Birkaç gün sesim çıkmasa kimse arayıp sormaz, sessiz rüyalara dalardım. Bana bir isim de vermişlerdi Veri Merkezi”. Halbuki ilk söylendiğinde  ne çok sevmiştim ismimi.

… ancak birgün bir kabustan uyanırcasına uyandım.

Zamanla içinde barındığım bu dünya evrim geçirdi. Herşey gelişmiş ve değişmişti. Bende değiştim tabi, sürece ayak uydurdum. Dünyam, talepler, isterler, kavramlar artık herşey daha farklıydı. Nesnelerin interneti olmuş, bizim veri büyüyüp Büyük Veriye dönüşmüş, SQLler NoSQL, yazılımlar Açık Kaynak, sistemler Tümleşik, ortalıkta bir Bulut söylemi yetmezmiş gibi sezgisel karar destek sistemleri, 7/24 çalışma kavramı ve yazılım tabanlı teknolojiler doğmuştu.

Artık rüya yoktu bana, uyku da yoktu. Dur duraksız çalışacaktım.

Ancak, tüm bunlar gelişirken ismim hep aynı kaldı bu değişimde. Ziyaretçilerine hala beni göstererek “işte bizim veri merkezimiz” diyorlardı. Buna çok kızıyor, bu ismi artık kabul etmiyordum.

… her seferinde  “ben artık eskisi gibi değilim, adımı değiştirin” diye haykırıyor, fakat bu haykırışları kimseye duyuramıyordum.

Evrim ilerledikçe siber savaşların hedefi, kıymetli verilerin barınağı, vatandaşa, kurumlara, uluslararası kuruluşlara  hizmet verir hale geldim. Değiştim! Artık Yeşil BT var ruhumda. Topladığım tüm veriler çok kıymetli. Henry Martin Ford’un “yürüyen bant tekniği” bendim artık. Çağın en önemli ihtiyacıyım. Tüm bunlar olurken söylesenize ne kadar yakışır bu özelliklere sahip birine “Veri Merkezi” adı.