BİZ YEDİK, ÖLMEDİK (Kısa Sürüm)

Bizler, ulus olarak hakim olduğu coğrafyaya medeniyet getiren, tarih boyunca hür ve egemen yaşamış bir milletin torunlarıyız. Fakat bugün, teknolojik olarak dışa bağımlılığı, medeniyet olarak batı kültürünü taklit etmeyi başarı zannederek yaşantımıza devam etmekteyiz. 

Annelerimiz çocuklarına daha önce tatmadığı bir yemeği, ilk defa yedirmek istediğinde, çocuklarımız önce “Hayır, ben bunu bilmiyorum, tanımıyorum ve yemeyeceğim.” dercesine başlarını sağa sola sallarlar ve yemeği yemezler. Annelerimiz  önce yemeği tadıp zararlı bir şey olmadığını, yenilebilir ve lezzetli bir şey olduğunu çocuğuna gösterir ve ardından çocuğuna yedirir. Hepimiz mutlaka bu sahneyi ya görmüş, ya yaşamış, ya da anne baba olunca bizatihi şahit olmuşuzdur.

‘‘Önce biz deneyelim, zarar göreceksek biz görelim” diye risk alarak ülkemizin teknolojik bağımsızlık hedefine yönelik “Milli Teknoloji Hamlesi” rotasıyla yerli ve açık kaynak ürünlerle model kurum olma yolunda çok aşama katettik. Yıllarca başka kültürlerdeki insanların yaptığı yemekleri yedik. Hazır ve sınırları belli ürünler sunulunca teknolojik alanda kendimize olan güvenimiz her geçen gün azaldı.

AFAD’taki dijital dönüşüm yolcuğumuz sonrasında kilometrelerce yol, hastaneler ve okullar inşaa edecek paralar ülkemizde kaldı.

Yabancı menşeili ürünleri dışlamak ya da karşı tarafa koymak yerine, yerli ve açık kaynak ürünlerle beraber entegre çalıştırarak onların teknolojilerinden ve birikimlerinden faydalandık.

Milli ve yerli ürünleri kurumsal altyapımızda kullanarak bir anlamda işveren gibi istihdam sağlayarak ürünlerin gelişimine katkı sağladık.

Yetenekleri ihtiyaçlarımız haline gelen ürünler yerine, ihtiyaçlarımızın yetenek haline geldiği ürünlere odaklandık ve sistem altyapımızda yirminin üzerinde yerli ve açık kaynak yazılımı ürününü devreye aldık.

Tam bu noktada AFAD olarak, firmalarımıza ulusal ihtiyaçlarımızı hedef göstererek yerli ürünlerin olgunlaşması, gelişmesi için emek, sabır ve hoşgörümüzü eksik etmedik.

Fırsat verildiğinde güzel işler çıkarmayı bekleyen Fatihler, İbn-î Haldunlar, Mimar Sinanlar, Mustafa Kemaller, Piri Reisler, El Cezeriler, İbn-î Sinâlar var. Yeter ki onlara bu fırsatı verelim. Yeter ki milli teknoloji hamlesinin meşalesini onlarla yükselteceğimizi kulaklarına fısıldayalım.

Yerli ve açık kaynak ürünler “Ülkemizin Bekası” için teknolojik bağımsızlığımızı sağlayacaktır. Fakat süre gelen ezberletilmiş çaresizlik, alıştırıldıklarımız, öğretildiklerimiz ve inandırıldıklarımız bu yeni yemeği yeme konusundaki cesaretimizi kırarak Milli Teknoloji Hamlesi’ne engel olunmuştur.

Yineleyerek diyoruz ki ülkemizin ve ulusal bilişimimizin BEKASI için BİZ YEDİK ve ÖLMEDİK. Yerli ve açık kaynak ürünleri kullanıyoruz,  ne hizmetlerimiz aksadı,  ne de biz öldük.

… ve artık sıra sizde.

İrfan KESKİN