Geleceği Üretmek

Geleceği Üretmek,

Gelecek olmamış, yaşanılmamış, üretilmemiş ve yapılmamış olanı ifade etmektedir. Hayatın doğal akışı içerisinde gelecekte ne olacak, ne bitecek, bize ne getirecek diye merak ederiz. Hayatı gizemli kılan ve keşfetme isteğinin olmasını sağlayan belkide bu bilinmezliktir. Üretemezsek, başkalarının ürettiğine mahkum oluruz ki hayat döngümüzde bu bizim geleceğimiz değil, bize teknoloji üretenlerin geleceğidir. Yaptıkları buluşun alışkanlıklarımızı, yaşantımızı nasıl etkilediğini ve ürünlerinin nasıl çalıştığını görmeleridir. Diğer taraftanda gelecek/teknoloji götürdükleri ülkenin finans rezervlerini  kendilerine yönlendirmenin yanında kendi kültürlerini yerleştirmektedir. Uygulamada gördüğümüz ise bir kere üretilen ve kabül gören bir ürünün farklı sürümlerinin hayatımıza girmeye devam etmesidir.

Oysaki bize dair bir gelecekten bahsediyorsak bize ait, bizi yansıtan, bizi anlatan ihtiyacımızı çözen bir şey yada bir şeyler olmalıdır. İçinde bizim olmadığımız ve üretemediğimiz bir gelecek ancak bizi sömürülen, bağımlı bir toplum haline getirecektir.

Geçmiş ile geleceği harmanlarken tarihimize, kültürel ve toplumsal motiflerimize de sahip çıkmamız gerekir. Bir toplumu köklerinden yoksun bir medeniyet ile inşa etmek o toplumu boşluğa düşürecek ve bağımlı hale getirecektir.

Geleceğimizi inşa etmek aslında geleceği üretmek demektir. Bunun ilham kaynağı da bize miras bırakılan kültürel ve bilimsel zenginliğimizdir. Bilim tarihi incelendiği zaman  İslam ve Türk bilginleri dönemlerinin çağdaşları ve önde gelen bilim adamları oldukları görülmektedir. Avrupa da Skolastik çağın karanlık evreleri insanlık tarihini bilimsel açıdan karanlığa boğarken, İslam ve Türk bilginleri doğuda bir güneş gibi parlamaktaydılar. Biz işte bu mirasın sahibiyiz bizden alınıp üretilen ve ileri götürülen bilimin de… Geleceği üretmek için çok uzağa gitmemize gerek yok yada birilerinden bir şeyler almamıza. İnsanlık tarihinde önemli bir yere sahip medeniyetimiz, tarihe, bilime ve teknolojiye, geleceği üretmeyle yön verebilecek kapasitededir. Tek bir koşul var ki oda kendimize inanmaktır.

Ancak geleceği üretmek, bir kişinin, bir kurumun, bir firmanın üreteceği bir şey değildir. İdari ve mevzuat süreçlerimizinde bu üretimi destekleyecek şekilde kamunun ve sektörün tüm boyutlarıyla içerisinde olduğu toplumsal topyekün bir kalkınma hamlesi olmalıdır.